virüsler

VİRÜSLERE GENEL BİR BAKIŞ

Virüslere Genel Bir Bakış

 

Bir virüs partikülü, koruyucu protein kapsidi içerisinde, kalıtım materyali olarak DNA veya RNA bulundurur. Genel olarak virüslerde kapsit, konak hücrenin bağışıklık mekanizması (immünosistemi)’ndan korunması için koruyucu bir protein veya lipit bir yapıyla çevrilidir. Ayrıca bu yapı koruma görevini üstlendiği gibi konak hücreye bağlanmayı sağlayan reseptör moleküllerine de sahip olabilmektedir. Ancak her virüste kapsit olmayabilir veya kapsitin şekli farklı olabilir. Bu virüs çeşidine ve genetiğine göre farklılık göstermektedir.

Kapsit çeşitleri şöyle sınıflandırılır:

Helikal-Silindirik kapsit [ içi boş tüp görünümündedir ve viral heliks partikülünün şekli yada fizyoljisi farklılık gösterebilmektedir.] ;

Icosahedral(yirmi yüzlü)[ güçlü bir yapıya sahiptir ve tamamen küre şeklinde değildir, yer kazancına sahiptir.],

Kompleks kapsit [ diğerlerinden ekstra olarak kuyruk yapısı veya dış duvarı vardır] ;

Enveloped(çevrili,sarılı) kapsit [ konak hücrenin zarıyla çevrilidir.]

 

Virüsler kendi kendine üreme yeteneğine sahip olmayan parazitlerdir. Bir virüs konak hücreye saldırarak çok fazla virüs üretimine neden olur. Virüsün infekte olduğu form virion olarak adlandırılır. Bu kısımda nükleik asit ve protein yapılı dış kaplama bulunur. En basit virüsler 4 proteini kodlamak için sadece RNA ve DNA bulundururken; daha karmaşık yapılılar 100-200 proteini kodlayabilir.

Bakteri ve hayvan virüsleriyle yapılan güncel çalışmalar viral yapıyı detaylı anlamada kullanılmıştır. Bazı çalışmalarda DNA kalıtım materyali içeren virüsler kendi DNA ve m RNA’ını sentezlemek için hücresel enzimleri kullanır. Bütün virüsler ribozomlar, t RNA ve translasyon faktörlerini kullanır. Virion mataryeli protein kılıfı veya kapsit içinde bulunur, viral gen burada saklanmaktadır. İçerdeki nükleik asit DNA da olabilir, RNA da olabilir; ancak ikisi birden olamaz.

Virüslerin doğası çok fazla hastalık ve ölümler varolmasına rağmen yirminci yüzyıllara kadar anlaşılamamıştır. İngiliz bir fizikçi olan Edward Jenner hafif inek çiçeği hastalığına yakalanan kişilerin genellikle daha ölümcül çiçek hastalığına karşı bağışıklık kazandıklarını gözlemledikten sonra, on sekizinci yüzyılın sonlarında aşılama ilkesini keşfetti.

19.yüzyılın sonuna kadar bilim insanları bazı ajanların tobacco bitki hastalığına neden olduğunu biliyorlardı, ancak bu ajan yapay ortamda büyümeyecek ve ışık mikroskopunda görünemeyecek kadar küçüktü. Bu yüzden tamamen bir bilinmezlikti. 20.yüzyılda yaşayan hücre kültüründe ve mikroskoptaki gelişmeler sonunda bilim insanlarına virüsü tanımaya olanak verdi. Virüsler influenza, suçiçeği, AIDS, nezle-soğuk algınlığı,kuduz gibi insanda hastalıklara neden olur. Virüsler tek başına da etkin olabilirken birlikte de etkin olanları vardır. Son dönemde de Covid19 hastalığı da bunlara örnek olarak eklendi. COVİD-19 mutasyona uğrayabilen bir tür olduğu için çok tehlikeli olarak nitelendirilebilir. Bu kapsamda Teşhis-tanı cihazları/yöntemleri; Aşı-antivirüs çalışmaları/prosedürleri geliştirilmektedir.

Dünya üzerindeki en öldürücü 12 virüs  [2]

Marburg virüsü, ilk kez 1967’de Almanya’da maymun deneyleri yapan bir laboratuvarda görülmüştür. Hemorajik ateşe sebep olabilir.

Ebola virüsü, enfekte insanlardan kan, vücut sıvısı ve temas yoluyla yayılmaktadır. 2014’de Batı Afrika’da başlamıştır. WHO’ya göre en büyük ve en kompleks salgın hastalıktır.

Kuduz virüsü, gelişmiş bir tedavisi bulunmaktadır. Fakat tedavi olunmazsa beyni zamanla yıkıma uğratıp %100 öldürüldüğü düşünülmektedir.

HIV, günümüzde bile hala en ölümcül ve bulaşıcı virüslerdendir. 1980lerin başlarında ortaya çıkmış ve de yaklaşık 32 milyon insanın ölümüne sebep olmuştur.

Çiçek virüsü, 1980lerde ortaya çıkmıştır ancak bundan öncesinde bile insanoğlu bu virüsle savaşmıştır. Hayatta kalan insanlarda derin, kalıcı yaralar ve genellikle körlük vakaları görülmüştür.

Hantavirus, ABD’de bir adam ve nişanlısı nefes darlığı geçirip öldükten bir süre sonra enfekte olan insanlardan birinin evindeki farede izole edilmiştir(ilk kez). Enfekte olan farelerin pisliklerinden insanları hasta ettiği ortaya çıkmıştır.

Influenza, İspanyol gribi olarak da bilinir. 1918’de ortaya çıkmıştır ve yaklaşık 50 milyon insanı öldürmüştür.

Dengue, 1950lerde Filipinler ve Tayland’ da ilk defa görülmüştür. Tropik bölgelerde ve yakın çevrelerde vakalar daha fazla yaygındır, virüs taşıyıcı sivrisinekler tarafından insanlara enfekte olur. Hemorajik ateşi hastalağına neden olabilir ve ciddi bir tehdit olarak görülmektedir. Belirlenmiş aşısı bulunsa da, bu hastalığa yakalanmayanlar ciddi gelişebilen bir risk altındadır.

Rotavirus, fekal-oral yollarla hızlıca yayılabilir. Özellikle bebeklerde, çocuklarda görülmüş ve ölümlerine neden olmuştur. Çocukları bu virüsten korumak için iki aşı mevcuttur.

SARS-CoV virüsü, ağır akut solunum sendromuna neden olur. İlk kez Çin’de görülmüştür ve yarasalarda görülmüş ve sonrasında bulaşmıştır. SARS’ın onaylanmış bir tedavi yöntemi veya aşısı bulunmamaktadır.

SARS-CoV-2 virüsü, SARS-CoV ile aynı ailedendir. Koronavirüs olarak da bilinir. Yarasa ve kemirgenlerden insanlara bulaşıp hastalık yarattığına dair bir düşünce vardır. İlk vaka Çin’den çıksa da şu an tüm dünyada aktif bir salgına dönüşmüş durumdadır.

MERS-CoV virüsü, orta doğu solunum sendromuna neden olmuştur. SARS-COV ve SARS-COV-2 ile aynı ailedendir. İnsanlara geçmeden önce develerde görülmüştür. İnsanlarda öksürük ve nefes darlığına neden olmaktadır.

Diğer blog yazılarımıza göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz.

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir