systems

KAN NAKLİ (TRANSFÜZYON)

KAN NAKLİ

Transfüzyon hastaya kan verilmesi, kan nakli için kullanılan bir terimdir. Ototransfüzyon ise hastaya verilmek üzere önceden alınmış veya operasyon sırasında alınan kendi kanının kullanılması işlemidir.

Bir insana yapılan ilk kan nakli, 12 Haziran 1667 günü, Montpellier Üniversitesi Felsefe ve Matematik Profesörü ve 14. Louis’ nin özel doktoru Profesör Jean-Baptiste Denys tarafından gerçekleştirildi. O gün, Profesör Denys’e 15 yaşında bir hasta getirilmişti. Hastanın yüksek ateşi vardı ve ateşi düşürebilmek için 20 kez hacamat yapılmıştı. Kan kaybını karşılayabilmek için, Profesör Denys, hastasına bir kuzudan alınan 250 gram kan verdi. Hasta çok geçmeden sağlığına kavuştu. Ne var ki, bu olumlu başlangıç sonraki denemelerde de aynı sonucu vermedi. Profesör Denys, daha birçok hastasına, hayvanlardan aldığı kan nakletti. Ama bu hastaların tamamına yakın bir bölümü öldü. Deney önce Fransa’da, daha sonra da öteki ülkelerde yasaklandı.

 

Bir insandan bir başka insana kan nakletmeyi ilk akıl eden ve bunu başaran kişi, döneminin “dahi” doktoru 28 yaşındaki Thomas Blundell’dir. 1818 yılı Londra’daki Guy’s Hospital’da kendi buluşu olan bir şırınga aracılığıyla değişik kişilerden aldığı taze kanı, ölmek üzere olan bir hastasına aktardı. Kan nakline ilişkin birtakım bilimsel sorunlar bir yana, söz konusu hasta zaten ölümün eşiğindeydi ve deneme başarısız oldu. Ancak 10 yıl sonra Doktor Blundell, sağlıklı insanlardan aldığı taze kanla bir başka insanı yaşatmayı başardı ve bu konuda tıp biliminde çığır açarak kendisinden sonra gelecek meslektaşlarına öncülük etti.

Kan nakli sayesinde bir hastanın hayatının kurtarılmasına ilk kez 1825 yılında Londra’ da tanık olundu. Dr. Doubleday, şiddetli iç kanama geçiren bir kadın hastasına, başka insanlardan aldığı yaklaşık 750 gram taze kanı aktardı ve bu kadını kurtardı.

İlk kez 1900 yılında Viyanalı doktor Karl Landsteimer, kan gruplarını belirledi. Böylece doktorlar, hangi kişilerin kime kan verebileceklerini öğrenmiş oldular.1907 yılında Norveçli Doktor Jansky, ilk kez kan gruplarını bugün bilinen anlamıyla tam olarak ayırdı.

Ä°lgili resim

Daha önce hayvanlardan alınan kanların verildiği bazı hastalar, çok şanssız olmuş ve bir miktar kan alabildikten sonra pıhtılaşma nedeniyle kendilerine daha fazlası verilememişti. Bu sorun, sodyum sitrat adı verilen bir kimyasal maddeyle çözüldü ve kan, hastalara verilmek üzere şişe içinde bu maddenin yardımıyla depolanabildi. Bu yöntemin mucidi, Belçikalı Cerrah A. Hustin’dir. Dr. Hustin, bulduğu yöntem sayesinde ilk kez 27 Mart 1914 tarihinde Brüksel’deki Saint-Jean Hastanesi’nde bir hastaya şişeden kan aktarmayı başardı. Her ne kadar bu kimyasal madde pıhtılaşmayı önlüyorsa da, çözüm yalnız birkaç saatle sınırlı kalıyordu. Bu sorunun üstesinden de, 1917 yılında Batı Cephesi’nde Kanada askerleri için çalışan Amerikalı Doktor Oswald Robertson tarafından gelindi.

auto transfusion devices ile ilgili görsel sonucu

Gönüllü olarak kan veren ilk insanlar, 1921 yılında İngiltere’de Doktor P.L.OIiver’in çağrısına “evet” diyen dört kişidir. İngiliz Kızılhaç’ının Londra örgütünde görevli bu dört kişi, King’s College Hastanesi’nde kanlarını verdiler. Bu olaydan sonra, Londra’da kan vermek isteyen gönüllüler için bir çizelge tutuldu. Bu çizelge, sonraki yıllarda herhangi bir hastaneden gelen kan isteğinin karşılanmasında yardımcı oldu.

Bugün bilinen anlamıyla ilk kan bankası, 1931 yılında Moskova Acil Yardım Hastanesi’nde, Profesör Sergey Yudin tarafından kuruldu. “Kan Bankası” deyimi ise, 1937 yılında Chicago’daki Cook County Hastanesi Kan Merkezi’ni kuran Bernard Fantus tarafından kullanıldı ve daha sonra deyim, dünya çapında yerleşti.

Doğum öncesi ilk kan nakli 20 Eylül 1963 günü, Yeni Zelanda’da, Auckland kentinde Ulusal Kadın Hastanesi’nde Bayan E.McLeod’un çocuğuna doğumdan hemen önce Profesör George Green tarafından yapıldı.

OTOTRANSFÜZYON CİHAZLARI

auto transfusion devices ile ilgili görsel sonucu

Özellikle açık kalp ameliyatı gibi büyük miktarda kanama olan durumlarda operasyon bölgesinde biriken kan, aspirasyonla özel bir aygıta alınarak eritrositler yıkandıktan sonra hastaya geri verilir. Kanın kanama bölgesinden alınarak filtre edilmesi ve tekrar dolaşım sistemine verilmesi için kullanılan bu cihazlara ototransfüzyon cihazı denir.

Ototransfüzyon, kan kaybını ve kan-kan bileşenlerine ihtiyacı azaltmada güvenilir ve etkili bir yöntemdir. Ortopedi ameliyatlarından sonra drene edilen kan ototransfüzyon ile konsantre edildiğinde taze trombositler verilerek hematolojik değişiklikler düzeltilebilir.

Son yıllarda bulaşıcı hastalıkların artması, komplike ve kanamalı ameliyatların yapılmaya başlanması ototransfüzyonda artışı sağlamıştır.

Ototransfüzyonda yıkamalı ve yıkamasız olmak üzere farklı sistemler mevcuttur. Yıkamasız sistemlerde koagülopati gelişme riski oldukça fazladır. Bu yüzden yıkamalı sistemler daha fazla tercih edilmektedir. Kardiyak, ortopedik ve acil kanamalı cerrahi vakalarda homolog kan transfüzyonu yerine ototransfüzyon sistemi tercih edilmektedir.

Ototransfüzyon acil ve kanamalı hastalarda kan-kan bileşenleri temini sorunu yaşanmadan transfüzyona bağlı reaksiyon riskini ve bulaşıcı hastalık riskini azaltır ve hastanın kan ihtiyacının karşılanmasını sağlar.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir