1858394 3 15221327901dJjv

MODA DİYETLERE GERÇEKÇİ BAKIŞ

Moda Diyetlere Gerçekçi Bakış

İçindekiler

Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması-II (TURDEP-II) sonuçlarına göre Türkiye’de obezite sıklığı %32‟dir. Erkeklerde kilo fazlalığının, kadınlarda ise obezitenin daha yaygın olduğu dikkati çekmektedir. Genel olarak erişkin yaşlardaki Türk toplumunun 2/3‟ü kilolu veya obezdir (1).

İnsanların estetik kaygılarını, minimum çaba ile daha iyi görünme ve daha iyi hissetme zaaflarını bilen kişilerce ticari amaçla piyasaya sürülmüş, bilimsel dayanağı olmayan, kısa ve uzun vadede kiloyu ve sağlığı olumsuz etkileyen moda diyetler, çoğu kişide kilo kaygısının artmasına, diyet yapmanın yaşam tarzı haline gelmesine yol açmaktadır (2). Bu diyetlerin çoğu düşük kalori içerdiklerinden uygulandığında kişileri zayıflatabilir ancak bu diyetlerle genellikle devamlılık sağlanamaz ve diyetin bırakılma durumunda kilo alma olur (3,4).

Bilimsel kanıt desteğine bakılmaksızın popüler medya aracılığı ile bu tür beslenme önerileri okuyuculara ulaşabilmektedir. Günümüzde medyada yer verilen ve bireylerin oldukça ilgi gösterdiği moda diyetlerin sağlık üzerindeki etkilerini sizlere sunacağım.

Yüksek protein-düşük karbonhidratlı diyetler

İsveç, Dukan, Karatay, Atkins diyetleri protein ağırlıklı diyetlerden bazılarıdır. Sağlıklı bir diyette alınan enerjinin %55-60 ı karbonhidratlardan %12-15 i proteinlerden %25-30 u yağlardan karşılanmalıdır. Bu tarz diyetlerde ise yüzdeler şu şekildedir:

Karatay: %15 karbonhidrat %21 protein %64 yağ

Dukan: %16 karbonhidrat %25 protein %59 yağ

Atkins: %31 karbonhidrat %27 protein %42 yağ

Diyette protein miktarının artırılması ve azaltılmasının zayıflamaya etkisi konusunda araştırmalar yapılmaktadır. Bazılarında yüksek proteinli diyetle daha fazla ağırlık kaybı olduğu saptanmıştır (5,6,7). Ancak bazı çalışmalarda ise bu etkinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bildirilmiştir (8,9,10). Yüksek proteinli zayıflama diyetleri ve özellikle düşük karbonhidratlı diyet kombinasyonlarının etkisi ve güvenilirliği de sorgulanmaktadır. Kısa dönemde hızlı kilo kaybı sağlasa bile uzun dönemli etkileriyle ilgili çalışmalar bu diyetlerin sağlığı olumsuz etkilediğine işaret etmektedir.

Yüksek protein ile birlikte artan yağ ve kolesterol alımı, kan kolesterolünü yükseltir ve damarlarda birikerek damar sertliğinin oluşmasına neden olabilir. Yapılan bir çalışmaya göre uygulanan yüksek protein-düşük karbonhidratlı diyetler artan kardiovasküler hastalık riski ile ilişkilendirilmiştir. (11) Başka bir çalışmada ise bu diyetlerle kardiyovasküler mortalite arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (12).

Proteinlerdeki azot grubu karaciğerde üreye dönüşür. Oluşan üre böbreklerden idrarla dışarı atılır. Aşırı protein alımında bu süreçlerin gerçekleşmesi için karaciğer ve böbrekler aşırı çalışmak zorundadır. (16) Yüksek proteinli diyetlerin karaciğer ve böbrek üzerindeki etkilerini inceleyen bir çalışmaya göre kısa süreli yüksek protein diyeti uygulamasında karaciğer ve böbrek dokularında izlenen yapısal hasarların yaşla birlikte artarak devam ettiği görülmüştür. Bu bulgular ışığında karaciğer ve böbrekte yapısal düzeyde belirgin hasara neden olduğu görülen bu tarz diyetlerin uygulanmasının sağlık açısından oldukça sakıncalı olduğu kanısına varılmıştır (13).

Yüksek proteinli diyetin alınması durumunda fosforun da yüksek alınması kaçınılmazdır. Aşırı fosfor alımıyla oluşan asit yükünün tamponlanması için kemiklerden kalsiyum çekilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Böylelikle idrardan fosfor ile birlikte kalsiyumda atılmaktadır. Aşırı protein alımı osteoporozis (kemik erimesi) için risk faktörü sayılmaktadır(14).

Düşük karbonhidratlı diyetlerdeki hızlı kilo kaybı vücut suyunun azalmasına bağlıdır, birkaç gün sonra ya da diyet bırakıldığında bu kilo geri alınır. Ya da verilen kilolar uzun dönemde kas kaybıdır. Fakat dengeli ve sağlıklı beslenmede asıl istenen yağdan kilo verilmesidir (15).

Zayıflama amacıyla hazırlanmış diyette protein biraz arttırılırken yağ normal düzeyde tutulur. Basit şekerler, şekerli içecekler, hamur işleri azaltılarak, tam tahıl unundan yapılan ekmek, bulgur, kuru baklagiller, yağı azaltılmış süt ve ürünleriyle, sebzeler arttırılmalıdır. (16)

Karbonhidrat ve proteinleri ayırma diyeti

Bu diyette ekmek ve diğer tahıl ürünleri, sebze ve meyveler karbonhidrat; et, tavuk, balık protein grubuna girmektedir. Et verilen öğünde ekmek ve tahıllardan yenmemesi, onların günün diğer öğünlerinde yenmesi önerilmektedir.

Böyle bir önerinin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Et, tavuk, balık gibi besinlerde karbonhidrat yok denecek kadar azdır. Tahıl ürünleri ise sadece karbonhidrat değil aynı zamanda protein de içerir. Protein, vücudun doku yapımında kullanılan önemli bir besin ögesidir. Öğünde sadece protein alınıp karbonhidrat yeterli alınmazsa bu önemli besin ögesi doku yapımına katılmak yerine enerji yapımında kullanılır. Ayrıca protein yıkım ürünü olarak ortaya çıkan azotun üreye dönüştürülmesi için karaciğere ve üreyi atan böbreklere gereksiz yük bindirilmiş olur. Tahıllar, vücudumuz için mutlaka alınması gereken ve bu nedenle elzem dediğimiz aminoasitleri sınırlı miktarda içerirler. Sadece tahıl tüketilen öğünlerde ise elzem aminoasitler yeterli miktarda alınmadıkları için büyüme, yenilenme, bağışıklığı güçlendirme gibi önemli işlevi olan proteinin yapım hızı yavaşlar (16).

Sağlıklı diyette her öğünde besin çeşitliliği sağlanmalı; karbonhidrat, protein ve yağ dengeli olarak alınmalıdır.

Kan gruplarına göre beslenme

Kan grubuna göre beslenmede tüm grupların yasaklı yiyecekleri, tolore edebilecekleri ve hiç tüketmemeleri gerekenler vardır. Beslenmenin kan gruplarıyla ilişkisi, kanda bulunan “lektin” adlı bir protein ile kurulur. Lektin kana yapışma, birleşme özelliği vermektedir. Tüketilen besinler farklı kan gruplarında, lektin aracılığıyla, farklı tepkiler vermektedir. Bu konuyla ilgili yeterli çalışma olmamakla birlikte insanları yalnızca kan grubuna göre sınıflayıp diğer tüm metabolik farklılıkları göz ardı etmek doğru bir yaklaşım değildir. Çıkış noktası doğru olan bu diyetin hiçbir analiz ve hesaplama içermemesi, bireye özgü beslenme modelini sağlamakta yetersiz kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca bazı kan gruplarının diyetlerinden çıkarılan süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller, yumurta gibi önemli besinlerin alternatifleri bulunmamaktadır. Bunlar yerine ulaşılması zor, beslenme kültürümüzde yer almayan besinler eklenmektedir.

Alkali Diyet

Yiyeceklerin asit içeriğini belirleyen unsurların başında kükürtlü ve fosfatlı bileşikler gelir. Yiyeceklerin alkali içeriği belirleyen başlıca unsurlar kalsiyum, magnezyum, potasyumdur. Genel olarak söylerse hayvansal gıdalar ve tahıllar asit, sebze ve meyveler alkali oluşturan gıdalardır. Yağlar ise nötrdür (17). Alkali diyet savunucularına göre asit yiyecekleri daha fazla yersek vücudumuzun pH’sı asit tarafa kayar ve şişmanlık, kanser, diyabet, hipertansiyon kas ve kemik erimesine kadar birçok hastalığa maruz kalabiliriz. Alkali diyet ise bu hastalıklardan korunmamızı sağlar.

Asit yiyecekler tükettiğimiz zaman idrarımızın asidik olması doğrudur ama böbreklerimiz düzgün çalıştığı sürece kanımız alkali düzeyde ( pH 7.35-7.45) kalır. Alkali yiyecekleri fazla tüketmek geçici olarak kan pH’sını etkileyebilir. Ama savunma sistemleri bunu hemen düzeltir. Ayrıca idrarı alkali yapmak için fazla karbonatlı su tüketmek mide ve barsak rahatsızlıklarına yol açabilir (18,19).

Alkali diyetin hızla kilo verdirdiği iddia edilmektedir. Bu konuda yapılmış bilimsel bir araştırma bulunmamaktadır. İnternetteki alkali diyet siteleri yağ dokusunun vücuttaki fazla asidi emerek nötralize ettiğini, bu nedenle de fazla asidik gıda almanın etkilerini azaltmak için yağ dokusunun kalınlaştığını ve şişmanlığa yol açtığını iddia etmekteler (20). Fakat yağların asit tamponlaması gibi bir özelliği bulunmamaktadır.

Peki alkali diyet yapanlar nasıl zayıflamaktadırlar? Alkali diyet yapanlar tahıllı gıdaları iyice azaltmaktadırlar. Bu nedenle insülin seviyeleri düşmekte ve yağ depoları azalmaktadır. Fakat diyet, vücut yapısı için önemi büyük olan proteinler açısından eksik kalmaktadır.

Sonuç olarak, eldeki bilimsel verilerle gündemdeki bazı moda diyetlerin etkilerini aktarmaya çalıştım. Kalorisi çok azaltılmış açlık diyetleri, tek bir besini tüketerek uygulanan diyetler vb. daha birçok diyet bulunmaktadır. Açıkladığım veya bunlara benzer başka popüler diyetleri uygulayarak kilo verdiğini ve hiçbir sağlık problemi yaşamadığını söyleyen danışanlarım da yok değil. Fakat bu tarz beslenme önerilerinin çoğunluğu bilimsel veriye dayanmamaktadır. Hızlı kilo kaybı sağlamasına rağmen uzun süreçte vücuda etkileri tam olarak bilinmemektedir. Bu diyetler bırakıldıklarında çoğunlukla verilen kilolar fazlasıyla geri alınmakta ve yeni diyete başlama zamanında kilo vermek daha da zorlaşmaktadır.

UNUTMAYALIM, diyet bireye özgü olmalıdır! Sağlıklı zayıflama diyetleri vücut kompozisyonuna uygun, besin ögeleri dengeli ve yeterli, hastanın ağız tadını bozmayacak şekilde, sosyoekonomik durumuna uygun, yaşam tarzına adapte edilmiş şekilde ve esnek olmalıdır. Sağlıklı ağırlık kaybı haftada en fazla 0.5-1 kg’dır. Sağlıklı beslenmeyi öğrenip alışkanlık haline getirerek hayat boyu katı diyet yapmaya gerek kalmadan ideal vücut yapısını korumak mümkündür.

Dyt. Merve Koza

İletişim: dyt.mervekoza@hotmail.com

 

Kaynaklar

  1. Satman Ġ ve TURDEP çalıĢma grubu. TURDEP-II sonuçlarının özeti. Ġstanbul- Ekim 2010. ss: 3 (http://www.itf.istanbul.edu.tr, 2010).
  2. Bryngelsson S, Asp NG. Popular diets, body weightandhealth: What is scientifi cally documented? Scand J Nutr 2005;49(1):1520.
  3. Williams L, Germov J, Young A. Preventing weight gain: A population cohort study of then ature and effectiveness of mid-age women’s weight control practices. Int J Obes (Lond) 2007;31(6):978-86.
  4. Arslan P. Çocukluk ve adölesan çağı şişmanlığın diyet tedavisi ilkeleri. Turk Jem 2003;7(2):27-32.
  5. Halton TL, Hu FB. The effects of high protein diets on thermogenesis, satiety and weight loss: A Critical Review. J Am Coll Nutr 2004; 23 (5): 373–385
  6. Samaha FF, Iqbal N, Seshadri P, Chicano KL, Daily D, Mcgrory J. A low carbohydrate as compared with a low fat diet in severe obesity. N Eng J Med 2003; 348 (21): 2
  7. Skov AR, Toubro S, Ronn B, Holm L, Astrup A. Randomized trial on protein vs carbohydrate ın ad libitum fat reduced diet for the treatment of obesity. Int J Obes 1999; 23 (5): 528–536. 074–2081.
  8. Lepe M, Gascón MB, Cruz AJ. Long-term efficacy of high-protein diets: A Systematic Review. Nutr Hosp 2011; 26 (6): 1256-1259
  9. Sacks et. Al. The new england journal of medicine 2009-360(9);859-873
  10. Noble CA, Kushner RF. Current Opinion in Gastroenterology, 2006 Northwestern University Feinberg School of Medicine, Chicago, Illinois, USA
  11. Lagiou P, Sandin S, Weiderpass E et al. Low carbohydrate-high protein diet and mortality in a cohort of swedish women. J Intern Med 2007; 261 (4): 366-74.
  12. Noakes M, Keogh JB, Foster PR, Clifton PM. Effect of an energy-restricted high -protein, low-fat diet relative to a conventional high-carbohydrate, low-fat diet on weight loss, body composition, nutritional status, and markers of cardiovascular health in obese women. Am J Clin Nutr 2005; 81 (6): 1298-306.
  13. Kılıç S, Ülgen P, Yıldırım F ve ark. Yüksek protein içerikli diyetin sıçan böbrek ve karaciğer dokularında yaşa bağlı olası etkilerinin değerlendirilmesi, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, 2013
  14. Şanlıer N. Menopoz Öncesi ve Sonrası Kadınların Beslenme Durumları, Kemik Mineral Dansiteleri, Antropometrik, Hormonal ve Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki Etkileşim, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ankara,1995
  15. Dr.Baysal A, Prof.Dr Hatemi H. Sağlık ve afiyet: Haziran 2012: Sayı:5
  16. Dr.Baysal A Yüz soruya yüz yanıtla sağlıklı beslenme: 2013
  17. http://www.acidalkalindiet.net/acid-alkaline-food-chart.php
  18. Bonjour JP. Nutritional disturbance in acid-base balance and osteoporosis: a hypothesis that disregards the essential homeostatic role of the kidney. Br J Nutr. 2013 Oct;110(7):1168-77.
  19. Carr AJ,Slater GJ, Gore CJ, Dawson B, Burke LM. Effect of sodium bicarbonate on[HCO3-], pH, and gastrointestinal syptoms.Int J Sport Nutr Exerc Metab. 2011 Jun;21(3):189-94.
  20. Maalouf NM, Cameron MA, Moe OW, Adams-Huet B, Sakhaee K. Low urine pH: a novel feature of the metabolic syndrome. Clin J Am Soc Nephrol. 2007 Sep;2(5):883-8

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir